2 Nisan 2016

Ahmet Arpad'ın "Transit" çevirisi

Çevirmenler Meslek Birliği (Çevbir), 2 Nisan 2016

Ahmet Arpad ile Nazi döneminden bir kaçış ve sürgün öyküsü olan "Transit" kitabının çevirisi üzerine konuştuk.

Damla Göl: Roman çevirmenin de tarihi bir kitabı çevirmenin de kendine has zorlukları var. Peki ikisini harmanlayan bu kitapta ne gibi biçimsel zorluklar vardı?

Ahmet Arpad: Anna Seghers'in "Transit" romanını, yazarın daha önce çevirmiş olduğum "Güven" ve "Karar" romanlarında olduğu gibi ilgiyle çevirdim. Gerek yazarın anlatımı, gerekse romanına konu ettiği 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan gerçekler yabancım olmadığı için herhangi bir zorluk çekmedim.

Damla Göl: "Mutlaka çevirmem gerek" deyip yayınevine önerdiğiniz kitaplar oldu mu? Size gelen kitap tekliflerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet Arpad: Alman dili edebiyatından dilimize kazandırdığım ellinin üzerinde yapıtın çoğu tarafımdan yayınevlerine önerilmiş kitaplardır. Tabii bana gelen öneriler de oluyor. Aralarında bir seçim yaparken bunların toplumsal, insancıl ve savaş karşıtı yapıtlar olmasını yeğliyorum. Çevirilerimin içinde polisiye ve aşk romanları yoktur!

Damla Göl: Çeviri süreçlerinizi nasıl geçirirsiniz, bu süreçte muhakkak yaptığınız şeyler, ritüelleriniz var mı?

Ahmet Arpad: Sözleşmeyi imzalamadan önce kendime bir program yaparım ve çeviriyi teslim edeceğim süreci belirlerim. Çeviri süreci tabii öncelikle yapıtın konusuna ve yazarının anlatımına bağlıdır. Bundan yola çıkarak her gün ortalama kaç sayfa yapabileceğime karar veririm. Hiçbir gün öngördüğüm sayfa sayısından fazlasını çevirmem. Çeviri bittikten sonra da birkaç günlük bir 'bekleme' süreci gelir. Çevirinin tesliminden önceki son okuması bir veya iki hafta alabilir... 'Acele işe şeytan karışır' atasözü çeviri için de geçerlidir!

http://www.kitapyurdu.com/kitap/transit/386204.html


1 Nisan 2016

Mavi gözlü, sarışın

Toplum Gazetesi, Nisan 2016
AHMET ARPAD

Resmi açıklamalara inanmak gerekirse 2050 yılına gelindiğinde Almanya'da 25 milyon daha az "safkan" Alman yaşayacak. Yaşam koşulları son 15 yılda zorlaşan ülkede insanların giderek evlenmekten ve çocuk doğurmaktan kaçınması Almanya'yı yönetenleri korkutuyor. Bu "ürkütücü" nüfus gerilemesini nasıl önleyeceklerini bilmiyorlar. Bundan 80-90 yıl önce de yönetenlerin benzeri bir sorunu vardı! Birinci Dünya Savaşı'nın ardından ve yaşam koşullarının zorlaştığı 1920'li yıllarda Almanya'da nüfus büyük bir hızla azalmaya başlamıştı. 1933'te başa geçen nasyonal sosyalistler safkan Alman ırkının geleceğini güvenceye almak için doğum oranının bir an önce artması gerektiğini kafalarına koymuştu. Bu nedenle de Hitler ‘in sağ kollarından Heinrich Himmler, emri altındaki SS'lere 1935 yılında "Lebensborn yurtlarını" kurdurtmuştu. Evlilik dışı ilişkiler sonucu hamile kalanların kürtaj yapması da yasaklanınca kadınlar çocuklarını artık Lebensborn'larda dünyaya getirmeye başlamıştı. Ancak doğumun ardından annelerinin elinden alınan çocukların yetiştirilmeleri devlet sorumluluğu altına girmişti.

Savaşın başlamasıyla Himmler, işgal edilen ülkelerde görev yapan tüm SS'lerle yüksek rütbeli polislere yolladığı bir emirle onlardan, "sınır ötesi görevlerinde geleceğin Alman neslini unutmamalarını" talep etmişti. SS subaylarının yabancı kadınlarla yapacağı evliliklerden veya evlilik dışı ilişkilerden dünyaya gelecek çocuklar devlet güvencesi altındaydı. "Ülkenin parlak geleceği için safkan, güzel ve sağlıklı bir üstün Alman ırkı yetiştirmekti Nazilerin kafasından geçen" diye yazıyor Dorothe Schmitz-Köster, "Alman Anneler Hazır mısınız?" adlı kitabının önsözünde. Himmler politik amaçlı bu emriyle yakışıklı SS subaylarını zinaya teşvik ederken evlilik dışı ilişkileri de yasallaştırmıştı. Özellikle Norveç, Belçika ve Fransa'da da bu amaçla 13 Lebensborn yurdu açılmıştı.

1945'e kadar Almanya'daki yurtlarda "safkan üstün ırk" ideolojisine uygun 8 bin çocuk dünyaya gelmişti. Norveç'te babası SS subayı olan çocukların sayısı 12 bin idi. Himmler'in bu ülkeyi çok önemsemesinin ve adamlarına "Çok sayıda Norveçli kadınla ilişkiye girin" diye emir vermesinin nedeni, Norveçlilerin "güzel ırk" Vikinglerin torunu olduğuna inanmasıydı. İlerleyen savaş yıllarında Himmler'den gelen bir emirle askerler Polonya, Fransa ve Yugoslavya'da Alman'a benzeyen küçük çocukları kaçırmaya başlamıştı. Almanya'ya getirilen ve çocuksuz Nazi ailelere evlatlık verilen bu çocukların sayısı belli değil. Nazilerin düşündeki Alman'a uyması için en önemli ölçütlerden biri kafatasıydı. Alnı ile başının arkası arasındaki mesafe ne kadar uzun olursa çocuk o kadar çok "gerçek" Almandı!

Bundan bir kaç yıl önce Nazi dönemi üzerine araştırmalar yapan soybilimci Hans-Peter Wessel kendisiyle yaptığım bir görüşmede: "Almanya'da kafatası ölçmek Nazilerden önce başlamıştı" demişti. "Teyzem İrma 1924'te ortaokuldayken müdür yardımcısı Dietrich Klagges bütün çocukların kafatasını ölçmüş. Nasyonal sosyalist ideolojiyi Almanya'ya Hitler getirmemiştir. Sonraki yıllarda Braunschweig eyaleti içişleri bakanı olan Klagges, Avusturyalı Hitler'in 25 Şubat 1932'de Alman pasaportu alabilmesinde de büyük rol oynamıştır." Savaş yıllarında Danimarka'da 6 bin, Belçika'da 40 bin, Hollanda'da 50 bin kadın, Alman babadan çocuk doğurmuştu. Fransa'da ise tarihçi Fabrice Virgil‘in yeni bir araştırmasına göre SS subayları geride 200 bin çocuk bırakmıştı. Uzmanlar günümüzde 1 milyon Fransızın babasının ve dedesinin Nazi askeri olduğunu iddia ediyor! SS arşivlerine göre Rusya'da da "birkaç yüz bin çocuk" Alman babadan. Savaş bitiminde Lebensborn yurtları, buradaki anasız babasız çocuklar ortada kalmasın diye kapatılmamıştı. Çocuk sağlığı uzmanı Profesör Hellbrügge , Münih yakınlarındaki Steinhöring yurdunu gezdiğinde burada sadece sarışın, mavi gözlü ve güzel çocuklarla karşılaşmıştı. Ancak hepsi dalgın, suskun, içine kapanıktı. Hellbrügge 20 yıl geçtikten sonra o çocukları tekrar bulmuştu. Çok az "Lebensborn" çocuğu ilkokulu bitirebilmişti. Sarışın güzel çocukların zekâsı en alt düzeydeydi. Sinir sistemleri bozuk, seks yaşamları sıfır, suç işlemeye çok yatkın insanlar bulmuştu Hellbrügge. Nazilerin "safkan üstün ırk" düşü çok şükür gerçekleşmedi!