12 Ekim 2014

Gökten zembille inmediler ki...

CUMHURİYET, 12 Ekim 2014
STUTTGART
AHMET ARPAD

Almanya'da yasaların boşluklarından, kimi politikacıların zayıflıklarından, kilisenin açık desteğinden uzun yıllar yararlandılar ve hâlâ da yararlanıyorlar! 1980'li yıllardan günümüze dal budak saldılar, yeşerdiler. Nedense hiç engellenmediler. Üstdüzey yöneticilerden yerel yönetimlere, kiliselerden medyaya kimse "bu adamlar"a karşı çıkmadı. Çoğu kez diyaloğu yeğlediler. Kimi yerde destek oldular, arka çıktılar. "Hangi ülkede olurlarsa olsunlar bütün yöneticilerle mücadele etmeliyiz! Ancak bunu başarmak için toplumda taban oluşturmamız gerekli." Bu sözler 2003'de Berlin Teknik Üniversitesi'ndeki bir toplantıda söylenmişti. Çoğunluğu öğrenci olan 350 izleyicinin karşısında hiç çekinmeden böylesine ulu-orta konuşan Hizb-ut Tahrir'in Orta Avrupa sözcüsü Shaker Assem idi. Radikal İslamcı örgütler Alman üniversitelerindeki çabalarının semeresini 11 Eylül'de almıştı. Bilindiği gibi El-Kaide özellikle Hamburg üniversitesindeki Arap asıllı öğrenciler arasında etkili olmuştu. New York ve Washington'a düşürülen uçakların pilotları o üniversitede yıllarca öğrenim görmüştü. Almanya'da 1990'lı yıllardan başlayarak İslamcı organizasyonlar üzerine yaptığı filmlerle ün kazanan, son aylarda da bir kaç kez Irak ve Suriye'ye giren Kölnlü televizyoncu Ahmet Şenyurt o günlerde şöyle konuşmuştu: "Hizb-ut Tahrir'in Almanya'nın çok kentinde bürosu var. Örgüt yandaşlarına: ‘Batıda insanları dinsizler ve günahkarlar yönettiği için hiç bir seçime katılmayacaksınız,' diyor." 2000'li yıllara girildiğinde Milli Görüş, Müslüman Kardeşler, Süleymancılar, Nurcular da gençleri kendilerine çekmeye başlamıştı. Radikal İslamcılar üzerine yaptığı araştırma ve çalışmalarla tanınan Berlinli kadın gazeteci Claudia Dantschke'nin o günlerdeki şu saptaması ilginçtir: "Son zamanlarda Almanya'da İslami yaşam yolunda yürümeğe karar vermiş bu gençler giderek daha çok üniversitedeki arkadaşları arasında Hizb-ut Tahrir propagandası yapmakta. Özellikle Milli Görüşçü öğrenciler şu sıralar örgüt ile Hizb-ut Tahrir arasında bağlantı oluşturuyor."

Günümüze gelindiğinde Hizb-ut Tahrir'in yerini Almanyalı IŞİD'ciler aldı! Terör örgütüne katılmak için ülkeyi 450 gencin terk ettiği söyleniyor. Radikal gruplar geçmişte olduğu gibi şimdi de okul ve iş yaşamında başarısız göçmen çocuklarını kolayca "avladılar." Alman toplumunda kendine yer bulamayan gençlere 2000 öncesi tarikatçılar kucak açarken şimdi aynı çabayı onlara "Sen iyisin, Batı toplumu kötü" duygusunu veren İŞİD gösteriyor. Federal Anayasayı Koruma Örgütü'nün araştırmasına göre çihatçı gruplara Almanya'dan katılan gençlerden sadece yüzde 6'sının meslek eğitimi var, yüzde 60'ı Almanya doğumlu. Resmi verilere göre bu arada 130'u Almanya'ya dönüş yaptı; dönenlerden 25'i "terör deneyimli". Federal ve eyaletler içişleri bakanlarının yer aldığı İçişleri Bakanları Konferansı radikalleşmiş gençlerin IŞİD'e katılmasının nasıl önlenebileceği konusunda kısa süre önce çalışmalar yapmaya başladı! Ne de olsa Başbakan Merkel'in gözünde IŞİD bir "terör örgütü" ve "soykırım yapıyor". Münih Üniversitesi'nden Prof. Heiner Keupp, çoğu göçmen genci burada doğmuş olmasına karşın kendini toplumda "haymatlos" hissettiği görüşünde. Keupp "Onlar kimlik krizi yaşıyor" diyor. "Geleceklerinden korkuyorlar, beklentileri sıfır." İşte aşırı dinciler hep bu insanlara kucak açtılar, onları aralarına aldılar, onlara bir "kimlik" verdiler, güçlendirdiler. "Toplumun dışladığı, geleceği belirsiz, ne olursa olsun yaşamını değiştirmek isteyen gençler de radikalleşmeyi bir şans olarak gördü," diye konuşuyor Prof. Keupp. "Günün birinde Suriye veya Irak'tan bambaşka insanlar dönecek Almanya'ya!" IŞİD'e katılanlar arasında sonradan Müslümanlığa geçen etnik Almanlar da var. Marburg üniversitesi profesörlerinden, İslam dini üzerine yazdığı kitaplarla ünlenmiş Türkolog Ursula Spuler-Stegemann son sohbetimizde ilginç bir konuya değindi. "Bu Müslüman Almanlar gerçek İslamı yaşadıklarına inanan köktenci insanlar. Onlar son yıllarda Almanya'da aşırı İslamın yayılmasında önemli bir rol oynadılar." Gerçekten de özellikle 4 bin Selefi arasında bu gibilerine daha çok rastlanmaya başlandı. Prof. Spuler-Stegemann başka bir tehlikeye de dikkatimi çekti: "Üniversitemizde antisemit öğrencilerin sayısında gözle görülür bir artış var."

Göçmen çocuklarına sürekli "sen bizden birisin" hissini veren aşırı dinci gruplar onları ailelerinden ve toplumdan koparmayı hep başardı. Bugünü anlamak için geçmişi bilmek gerek! Onlar gökten zembille inmediler...

www.ahmet-arpad.de