8 Ocak 2012

Şapkacı kadının yaşam öyküsü

Cumhuriyet 08.01.2012
STUTTGART
AHMET ARPAD
 
Başı önünde küçük lambanın ışığında dalgın dalgın çalışıyordu. Elinde kocaman iğne, loden kumaşından bir bayan şapkasının çevresine bant dikiyordu. Kafasından bin türlü düşünce geçiyor, gözlerinin önüne hep eskiler geliyordu. Aniden bir çıngırak sesiyle irkiliverdi. Dükkâna biri girmiş olacaktı. Elindeki değerli şapkayı yavaşça masanın üzerine bıraktı, ağır ağır ayağa kalktı ve atölye ile dükkânı birbirine bağlayan birkaç basamağı dikkatle indi.
Gelenler yaşlıca iki bayandı. Üzerlerindeki giyimden varlıklı birileri oldukları hemen dikkatini çekti. Bakışlarını dükkânın raflarını, camekânlı dolaplarını dolduran çeşitli renkte, desende ve stilde şapkalarda gezdiren müşterilerine ne arzu ettiklerini sordu. Kadınlardan, diğerinden daha varlıklı olduğunu sezdiği, torununun düğününde giyeceği bir şapka aradığını söyledi. Tezgâhın üzerine şık şapkaları yan yana dizdi. Müşteri kararsızdı. Hepsini teker teker eline aldı, evirdi çevirdi. Bir an önce karar verse de elimdeki işe devam etsem, diye düşündü dükkân sahibi kadın. Müşteri önünde dizili duran şık şapkaları giydi çıkardı, yanındakine sorular sordu durdu ve sonunda birini almaya karar verdi. Ancak çantasında yeterince para yoktu, kaparo bıraktı ve haftaya geleceğini söyleyip, çıktı gitti.

Trudel Gruber yine atölyesine döndü, kafasında binlerce düşünce işine devam etti. Son aylarda nedense sık sık geçmişi anımsamaya başlamıştı. Tam altmış yıldır buradaydı, sipariş üzerine kadın ve erkek şapkaları yapmış, eskilerini tamir etmişti. Karlsruhe'nin Werder alanındaki küçük dükkânında zaman durmuş gibiydi. Perdeler, dolaplar, masalar, koltuklar, aynalar, duvar kâğıtları geçmişi, bundan 50-60 yıl öncesini anımsatıyordu.

Trudel Gruber elindeki şapkayı bir kenara bıraktı, bakışlarını boşluğa dikip, anılarında daha da gerilere gitti. Bu mesleğe atıldığı genç kızlık yıllarını anımsadı. Babasıyla annesi Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Karlsruhe'ye yerleşmiş Avusturyalılar idi. Linz doğumlu babası Avusturya ordusunda terzilik yapmıştı. Karlsruhe'ye gelir gelmez bir terzihane açmış, işleri uzun yıllar çok iyi gitmişti. Fakat 1940 yılına gelindiğinde herkes gibi Gruber'lerin de yaşamı altüst olmuştu. Nazi yönetimi genç Trudel'i Karaormanlar'da bir cephane fabrikasına çalışmaya yollamıştı. Nişanlanmayı düşündüğü sevgilisini savaşın son aylarında yitirmiş, ülkeye giren Fransızlara esir düşmüş, haftalarını aç bilaç zindanlarda geçirmişti. Sonra, barış yıllarında bir terzinin yanında çalışmaya başlamış, 1951 yılına gelindiğinde de emekli olan patronu kadından dükkânı satın almıştı. Kısa süre sonra işleri açılmış, siparişlerin altından zor kalkmaya başlamıştı. Kimi yıllar yanında 5-6 eleman çalıştırmıştı. Dehşetli bir savaşı geride bırakmış insanlar artık mutluydu, ümit doluydu. Herkes elinden geldiğince giyimine kuşamına dikkat ediyordu. Kadınlarda ve erkeklerde bir şapka kültürü oluşmuştu. Yavaş yavaş kalkınmaya başlamış Almanya'da insanlar yine terzi elinden çıkmış giysileri yeğliyordu. Hiç kimse, kadını erkeği, başında şapka olmadan evden dışarı adım atmıyordu. Fakat sonra her şey gibi insanların zevki de yavaş yavaş değişmeye başlamıştı. Ve 1990'lı yıllara girildiğinde moda basitleşirken, zevkler de altüst olmuştu. Son yıllarda sokaklarda artık gittikçe daha az iyi giyimli, bakımlı insana rastlıyordu. Günümüzde kadınlar, erkekler değil şapka, şık kostüm, manto bile giymiyordu. Onun evinde ise dolabı hâlâ el dikişi giysiler, birbirinden değişik şapkalarla doluydu.

Kısa süre önce dükkânını bir mobilyacıya kiralamaya karar vermişti. Adam mart ayından sonra burasını depo olarak kullanacaktı. O ise sağlığı el verdiği sürece anasının, babasının ülkesi Avusturya'yı artık daha sık ziyaret edecek, hâlâ akrabalarının yaşadığı, insanların buradakilerden daha canayakın olduğu Salzkammergut yöresindeki Attersee kıyılarında dinlenecekti. Trudel Gruber birkaç ay önce 92 yaşına basmıştı...

www.ahmet-arpad.de

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder