10 Ocak 2010

İnsanları sevmek yaşam koşuluydu

Cumhuriyet 10.01.2010
SALZBURG
AHMET ARPAD
 
Bu ev, yaşamı boyunca Avrupa ruhunu, toplumların uzlaşmasını düşlemiş olan Stefan Zweig'a Salzburg'un geç de olsa verdiği bir armağan! 1934'te Nazi baskısına dayanamayıp ailesini, yurdunu, kentini terk eden ünlü yazarı Salzburg aradan tam 74 yıl geçtikten sonra algıladı. Salzach ırmağı kıyısına yayılmış tarihi kente tepeden bakan Edmunsburg'daki şık 17. yüzyıl barok villa buram buram Zweig kokuyor! Burası artık edebiyatla bilimin buluştuğu bir yer. Zweig'ın yaşamı sayısız arşivden bulunup çıkarılmış fotoğraflarla ve belgeyle anlatılıyor. Kütüphane odasının raflarını dünyanın dört bir köşesinden gelmiş yüzlerce Zweig çevirisi dolduruyor. Yazı masası ile uzun yolculuklarda yanından hiç ayırmadığı daktilo da bir köşede yerini almış. Kütüphanesinde sohbet ettiğimiz Enternasyonal Stefan Zweig Cemiyeti Başkanı Dr. Holl, Salzburg'daki bu güzel yapının Avrupa edebiyatı ve sanat tarihi üzerine düzenlenen bilimsel toplantılara, konferanslara ve okumalara açık olduğunu söylüyor. Çeşitli ülkelerden edebiyatçıların ortak projelerine destek veriliyor. Zweig evinin müdürü Klemens Reinholdner de, "Yazar üzerine araştırma yapanlar arşivimizde her şeyi bulabiliyor" diyor. Sohbet koyulaşıyor. Az sonra Stefan Zweig Cemiyeti'nin ilk başkanlarından profesör Fitzbauer de aramıza katılıyor. El sıkışırken gülümseyerek konuşuyor: "Babanız Viyana'ya her gelişinde bana sorardı: Cemiyet Zweig'ın Salzburg'daki villasını niçin satın alıp müze yapmıyor?" Villaya kumaş tüccarı Gollhofer Nazilerin yardımı ile el koymuştu. Şu sıralar yaşlı oğlu oturuyor, erkek arkadaşıyla.
Yüce katedralin çanları çalıyor, yüksek pencerelerden salona giriyor sesleri... Villanın önündeki geniş terasa çıkıyoruz. Çan sesleri yayılıyor tarihi alanlara, yankılanıyor tepelerde, kayalıklarda, iniyor Salzach kıyısındaki kentin üzerine. Katedralin hemen yanı başında, piskoposların yüzlerce yıl yaşamış olduğu, sarayı andıran dev yapıda Rönesans, Barok ve Klasisizm bir arada. Az sonra büyük alandayız. Irmağa uzanan loş ve dar sokakların arnavutkaldırımı taşlarında ayak sesleri. Mozart'ın, Zweig'ın, Bernhard'ın, Handke'nin kentinde akşam oluyor. Vitrinler rengârenk, pırıl pırıl, ışıl ışıl. Bu kentte ortaçağla günümüz, doğanın güzelliği ile sanat eserleri bağdaşır. Salzach'ın kıyılarında yükselen kubbelere gün batışının kızıllığı vurmuş. Tarihi yapılar arasındaki daracık ortaçağ sokakları yavaş yavaş aydınlanıyor fenerlerle. 
 
Kültür aracılığıyla daha iyi bir dünyayı yaratacağına inanmış Zweig, politikacılara karşı eserleriyle savaş vermiş, kitapları yakılmış gerçek bir aydındı! İnsan ve yazar olarak özgürlüğüne düşkündü. İnsancıl ve savaş karşıtıydı. Ölümünden bu yana hiç yitirmedi güncelliğini. Huzursuz başlayan 21. yüzyılda düşünceleri her zamankinden daha çok geçerli. Zweig üzerine yaptığı çalışmalarla, kitaplarla ve belgesel filmlerle tanınan Salzburglu Gert Kerschbaumer Café Bazar'ın kapısını açıyor. Kocaman salonun masaları insan dolu. Hızla yanımıza gelen yaşlı garson; "Herr Doktor!" deyip hafifçe eğiliyor, köşedeki küçük masaya götürüyor bizi. Kerschbaumer gülümsüyor: "Her cumartesi hep aynı saatte geldiğimi bildiği için bu masayı bana ayırır." Bir zamanlar garson Fritz'in yedi numaralı masayı hep Stefan Zweig'a ayırdığı gibi.
 
www.ahmet-arpad.de

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder